ANNEMİN KAZIMA MÜHRÜ


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazıları
Eklenme Tarihi: 15 Kasım 2019
Geçerli Tarih: 29 Mart 2024, 03:17
Site: Mut Son Dakika
URL: http://www.mutsondakika.net/sstemel/yazar.asp?yaziID=139


Okuma yazma bilmeyenlerin ya da imza atamayanların imzası yerine geçen ve resmi işlemlerde geçerli olan kazıma mühürü, işlenebilir, yumuşak sarı metal maddeyi mengeneyle sıkıştırıp, eğe ile silip, sonrasında ise tığ ile kişinin isminin baş harfini, soy isminin tamamını soldan sağa kazıyarak yaparlardı. Okur yazarlık artınca kazıma mühürler kullanılmaz hale geldi. 

Mühür demek güç demekti. Bunu çabuk keşfeden annem kendi adına bir mühür kazdırmıştı. Nereye giderse o mührü hep yanında taşırdı. Özellikle bankaya ya da resmi işlemler için devlet dairelerine gittiği zamanlarda okuma yazmayı yeni sökmüş biri olarak beni de yanında götürürdü.

O tarihlerde Mut’un merkez nüfusu 11.500 civarındaydı. Annem baskın kişilikli bir kadındı. Şimdi düşündüğümde annem henüz yolun yarısında bile değilmiş. O Sümerbank’tan giyinir, Sümerbank’ın o renkli, çiçekli basmalarından entariler dikerdi kendisine. Bize de beyaz yakalı siyah okul önlüğü…

Annem okuma yazması olmamasına rağmen resmi dairelere gittiği zamanlarda işini mutlaka gördürür akşam babam dükkanı kapatıp eve döndüğü zaman da ona “Bak iş böyle halledilir! Aylardır defalarca söylenmeme rağmen halledememiştin” der kendisiyle gururlanırdı. Mut deyimiyle gubarırdı. Biz daha çocuk olduğumuz için gördüklerimizi ve duyduklarımızı ancak anlamaya ve kavramaya çalışırdık.

Ben ilkokula başlayıp beyaz yakalı siyah önlüğüme kırmızı kurdeleyi taktıktan sonra annem bana, bir yandan yurt dışında çalışan abimlerden ve ablamdan gelen mektupları okutuyor, bir yandan da “Kıymetli oğlum, kıymetli kızım! Nasılsın, iyi misin? İyi olmanıza cenabi Allah’tan duacıyım. Siz de beni sorarsanız…” diye başlayan ve en az 4 sayfa olan mektuplarını yazdırıyordu. O mektuplarda sistematik olarak köyümüzden, mahallemizden, konu komşudan, büyüklerimizden, küçüklerimizden tut ülkenin siyasi durumuna kadar istisnasız her şey vardı.

Annemin bu mektup okuma ve yazdırmaları sayesinde çok hızlı okuyup yazmaya başlamış sınıf arkadaşlarım arasında okuma yazma konusunda çoktan ilk sıralara yerleşmiştim. Bu mektup yazma ve okuma daha sonra 60 dakikalık, 90 dakikalık bantlara konuşup Teybimize kaydetmeye evrildi.

Dün gibi aklımda; abimlerin Avrupa’dan satın alıp getirdikleri ve bizde bıraktıkları Yüksek Özkasap, Dilber Ay, Mersinli İsmail, Neşe Karaböcek, Gülden Karaböcek, Aşık Mahzuni Şerif, Selda Bağcan, Aynur Gürkan, Mine Koşan, Hayri Şahin, Nuri Sesigüzel, Yıldıray Çınar, Hakkı Bulut, Aşık Settari, Gülcan Opel, Ali Kızıltuğ gibi sanatçıların Türkola ya da Uzelli firmalarından yeni çıkmış bantlarının arkasını ses kaydedebilmek için kapatır ya da yapıştırır onlara annemin sesini tek tek kaydedip postaneden gönderirdik. Teybimiz bantları çoğu zaman geverdi. Gevilen yerleri tamir etmekte de uzmanlaşmıştık…

İşte o tarihler annem gittiği resmi yerlere ve bankaya beni de götürdüğü tarihlerdi. Önceleri belgelere parmak basan anneme bir gün parmak basmak yerine kendi adına mühür kazdırabileceğini söylediler. Hemen Tüfekçi Veli’ye gittik (sanırım Tüfekçi Veli’ydi). Annemin isminin baş harfinin ve soy isminin tamamının yazılı olduğu bir mühür kazıttık. Artık annemin bir mührü vardı. Ne de olsa mühür demek güç demekti…

Şimdi o günleri geriye doğru sarınca, o mühürle annemin kendisini güçlü hissettiğinden kesinlikle eminim. Kendisinin ördüğü yeleğinin iç tarafına diktiği cebine çatal iğne ile tutuşturduğu o mührü üfleye üfleye ve buharlaştırarak basardı. O mühür çok işini gördü annemin. Özellikle bankada yurt dışında çalışan çocuklarının birikimlerini değerlendirirken. 

Okuma yazmaktan bahsetmişken şunu da ekleyeyeim: Yanlış hatırlamıyorsam 1983 yılıydı ve okuma yazma seferberliği başlatılmıştı. Annem de okula gidiyordu. Mahallenin ne kadar okuma yazma bilmeyeni varsa hepsi Şehit Ahmet Ersoy İlkokulu‘na gidip geliyordu. Annemin kitap okumaları bizim için eğlenceye dönüşmüştü. Hele hele akşamları ders çalışmak için resimli kitabını eline alıp okumaya çalışırken; fareye sı-çan, civcive cül-lü, horoza ho-raz, yılana i-lan, diyerek hece bölmelerine gülmekten kırılırdık. O azimli kadın inat edip okuma yazmayı söktü. Okuma yazmayı öğrenince imzasını atmaya başladı. Ve o zor günlerin güç veren kazıma mührü evdeki rafımızda yerini çoktan almıştı…


YAŞAMDAN İZLER