![]() | ||||||||||
| ||||||||||
| ||||||||||
HABER ARAEN ÇOK OKUNANLAR |
OKUMA ALIŞKANLIKLARIMIZ DEĞİŞİYOR MU?
25 Kasım 2025, 17:26 Bugün hem en son okuduğum kitaptan hem de ilk kez deneyimlediğim sesli kitap formatı hakkında aklıma takılanlardan söz etmek istiyorum. Zülfü Livaneli’nin Bekle Beni romanı, 1968 hareketinin yarattığı toplumsal dalgalanmaların içinde, 1960’ların sonu ve 1970’lerin başlarında geçen küçük bir yaşam kesitini irdeliyor. O yıllara tanıklık etmiş biri olarak, anlatılan dönem ve olaylar bana çok tanıdık geldi; bu da kitaba adapte olmamı oldukça kolaylaştırdı. Romanda, polisler Selim’i gözaltına alırken Leyla’ya sarılır ve kulağına fısıldar: “Güçlü ol Leyla. Bu da geçecek.” Ancak ikisi de önlerinde zorlu ve belirsiz günler olduğunun farkındadır. Selim’in yokluğu, evin her köşesine sinen sessiz bir çığlık gibi Leyla’nın yüreğini dağlar. Küçük kızları Zeynep ise hikâyenin en kırılgan, en hassas noktasıdır. Livaneli’nin bu romanı beni Ankara’dan Stockholm’e uzanan duygu yüklü bir yolculuğa çıkardı. Leyla ile Selim, aşkın coşkusuyla bir hayat kurmaya çalışırken türlü zorluklar, ayrılıklar ve mücadelelerle sınanırlar. Bir yanda kavuşma telaşı ve umut, diğer yanda özgürlük mücadelesi… Aşkları direnişlerini, direnişleri de aşklarını güçlendirir. Livaneli, aşkı, dostluğu, aile bağını, özgürlük tutkusunu ve idealizmi örerek bir ülkenin baskılara karşı verdiği mücadeleyi anlatıyor. Bu kitabı ilk kez sesli kitap olarak deneyimledim. Karakterlerin duygularını ses tonundan duyumsamak, hikâyeyi bambaşka bir derinliğe taşıdı. Selim’in çaresizliği, Leyla’nın direnci, Zeynep’in duygu dünyası kulağımda yankılandı. Bununla birlikte, klasik okuma alışkanlıklarımı da fark ettim: Kaç sayfa kaldığına bakmak, ayraç koymak, satırların altını çizmek… Sesli kitapta bunların yerini süreye bakmak alıyor; dinlerken kontrol mecburen anlatıcının ritmine geçiyor. Oysa okurken ritmi biz belirliyoruz. Tam da burada kendime şu soruyu sordum: Okuma alışkanlıklarımız değişiyor mu? Dijitalleşen dünyada sesli kitaplar, e-kitaplar ve farklı formatlar hayatımıza hızla giriyor. Artık edebiyatı yalnızca gözlerimizle değil, kulaklarımızla da deneyimliyoruz. Bana göre bu değişim, kitapla kurduğumuz bağı zayıflatmıyor; aksine ona yeni boyutlar ekliyor. Sesli kitap, yolculuklarda ya da gözlerimiz yorulduğunda bize eşlik edebiliyor. Yazılı kitap ise hâlâ dokunmanın, görmenin ve birebir temasın ayrıcalığını taşıyor. Sonuç olarak edebiyatın özü değişmiyor; ancak onu tüketme biçimlerimiz dönüşüyor. Belki gelecekte kitap, yalnızca basılı sayfalarla değil; ses, görüntü ve interaktif deneyimlerle anılacak. Fakat hangi formatta olursa olsun, Selim’in Leyla’ya fısıldadığı o cümle hep aynı kalacak: “Güçlü ol Leyla. Bu da geçecek.” Peki siz hangi formatı tercih ediyorsunuz: gözlerinizle mi okursunuz, kulaklarınızla mı? YAŞAMDAN İZLER İbrahim ARI 20251125 Bu haber 13 defa okunmuştur.
|
|
||||||||
|
Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |
||||||||||