![]() | ||||||||||
| ||||||||||
| ||||||||||
HABER ARAEN ÇOK OKUNANLAR |
TASARRUF TOPLUMUNDAN TÜKETİM TOPLUMUNA GEÇİŞ![]() 12 Haziran 2025, 00:45 Hani Şaman’a sormuşlar ya; zehir nedir diye, Şaman yanıtlamış; “İhtiyacınızdan fazla olan her şey zehirdir. Bu güç olabilir veya tembellik, yiyecek, ego, hırs, ihtiras, kendini beğenmişlik, kıskançlık, korku, öfke, nefret hatta iyi niyet bile…” Tarih boyunca toplumların ekonomik ve sosyal yapıları; yaşadıkları savaşlar, göç hareketleri ve teknolojik gelişmeler doğrultusunda önemli değişimlere uğradı. Türkiye özelinde bakıldığında, 19. yüzyıl başlarından itibaren yaşanan büyük savaşlar ve bu savaşların yol açtığı kıtlık yılları, toplumda tasarruf kültürünün derinleşmesine neden oldu. İşte benim Annem bu yılların çocuğuydu ve bize tasarrufu, minimalist yaşamı yaşatarak öğretti. Sıvı yağ tenekelerinden yapılan saksılara kadar bizde hiçbir şey çöpe atılmazdı yani… Ancak, genel olarak bakıldığında -özellikle sanayileşmenin hız kazandığı 1950’ler sonrası ve 1960’lı yıllardan itibaren, Türkiye’de de başta büyük şehirlerimiz olmak üzere küresel tüketim kültürünün etkisine girerek yavaş yavaş “tüketim toplumu” yapısına evrildi.
1945 sonrası dünya, özellikle Batı Avrupa ve ABD öncülüğünde, sanayi üretimini artırmaya ve tüketim odaklı bir ekonomik model geliştirmeye yöneldi. Türkiye ise 1950’li yıllarda çok partili hayata geçişle birlikte, kırsaldan kente göç, sanayileşme ve altyapı yatırımlarıyla bu dönüşümün sınırında yer aldı. 1960’lı yıllarda Avrupa ülkelerine, özellikle Almanya ve Avusturya’ya işçi göçü başlamasıyla, Türkiye toplumunun ekonomik yapısı ve tüketim alışkanlıkları yeniden şekillenmeye başladı. Yurt dışından gönderilen dövizler, Türkiye’de yeni tüketim kalıplarının oluşmasına zemin hazırladı. Sanayinin gelişmesi, şehirleşmenin artması ve iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla birlikte 1980’li yıllardan itibaren Türkiye’de tüketim toplumu dinamikleri hız kazandı. Tüketim toplumu, sosyolog Jean Baudrillard’ın tanımıyla; bireylerin artık sadece ihtiyaçlarını değil, sembolik değerleri ve sosyal statüyü ifade eden ürünleri de tükettiği bir toplumsal yapıyı ifade eder. 2000’li yıllara gelindiğinde ise reklamcılık, markalaşma ve kredi kartı sistemlerinin gelişimiyle birlikte Türkiye, küresel tüketim kültürünün bir parçası haline geldi. Bugün yaşlı kuşaklar, kıtlık ve tasarruf toplumunun değerleriyle büyürken; yeni nesiller bol ürün seçenekleri, hızlı tüketim ve teknolojik yeniliklerle şekillenen bir dünyada yaşıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2024 yılında hane halkı tüketim harcamalarının %23’ünü gıda ve alkolsüz içecekler oluştururken, %22’si konut ve kira, %9’u ulaştırma ve %7’si giyim ve ayakkabı harcamalarına ayrılmıştır. Bu tablo, temel ihtiyaçların yanı sıra estetik ve sosyal statü odaklı harcamaların da giderek arttığını göstermektedir. Sonuç olarak, Türkiye toplumunun yaşadığı tarihsel kırılmalar ve küresel ekonomik sistemle bütünleşmesi, tasarruf toplumundan tüketim toplumuna geçiş sürecini kaçınılmaz kılmıştır. Her iki neslin deneyimlediği değerler ve yaşam biçimleri arasındaki bu farklılık, günümüzde aile yapısından toplumsal ilişkilere kadar pek çok alanda hissedilmektedir. Bu değişim sürecini doğru okumak, geleceğe yönelik sürdürülebilir ve bilinçli bir tüketim kültürü inşa edebilmek adına önem taşıyor. Olumlu ya da olumsuz yanları bir yana Avrupa’da yaşayan birisi olarak tasarruf toplumundan tüketim toplumuna geçiş sürecini hem kendimde hem de çevremde gözlemleyebiliyorum. Bu haber 55 defa okunmuştur.
|
|
||||||||
Altyapı: MyDesign Haber Sistemi |