Tarım sektörünün en büyük problemlerinden birisi, ürünlerin çiftçi fiyatı ile pazar ve market fiyatları arasındaki dengesizlik.
İnanın şaşırmamak elde değil. Üretici fiyatı ile tüketici fiyatı arasındaki uçurum, her geçen gün azalmak yerine artmakta.
Bu sorun genelde tüketiciler açısından olmakta. Aynı açıdan bakarsak, bazı sebze ve meyvelerin üreticiden çıkış fiyatı ile pazar tezgah-market raflarındaki fiyatlar şaşırtıcı.
Üretici fiyatlarını mevzuat açısından da uygun olsun diye Toptancı Hallerindeki fiyatlar olarak kabul edelim. Çünkü tarım ürünlerinin, satış için mutlaka toptancı hallerine girme zorunluluğu var. Fakat bazı üreticilerin tarlasından satış yapabildiğini göz ardı etmemek gerekiyor.
Bunun tek sorumlusu yetkililer. Çünkü tarladan manava, pazara bir ürün gelinceye kadar fiyat takibi etmiyorlar. Buda aracıların para kazanmasına sebep oluyor.
Üreticiyi dinliyorsun fiyatlardan şikayetçi nerdeyse isyan etmekte. Para kazanmıyorum diyerek ürünü yere bile dökenler var.
Para kazanmıyorum diyerek isyan eden üreticilerin ürünlerine bakıyoruz tezgahlarda inanılmaz fiyatta satılıyor. Yapılması gereken ortada.
Yetkililerin ne yapması gerektiğini söylemek gerekirse tabi ki ürünün tarladan manava, pazara gelinceye kadar fiyat takibi yapmak bunu da yapmıyorlar ürünler ateş pahasına satılıyor.
Üretici bas bas bağırıyor domatesi tarlada 5 liraya satamıyorum diye. Manav veya pazara gelen domates 30- ile 40 lira arasında satışı yapılıyor. Hele bu ürün büyük şehirlerde daha da pahalı fiyatlardan satılıyor.
Üretici zararda, aracı karda, vatandaş pahalılıktan şikayetçi.
Bu fiyatları değerlendirirken şunun da altını çizmek isterim. Süpermarketler sebze ve meyveleri raflarına ilk koyduklarında fiyatlarını yüksek tutarlar. Çünkü ürün yeni gelmiş ve tazedir. Ürünün rafta bekleme süresi arttıkça, kalite kaybı olmaya başlar ve haliyle fiyatı da belli oranda aşağıya çekerler.
İstanbul’da vatandaşlarımızın pazardan ucuz fiyattan ürün almaları oldukça zor. Bir de bu mevsimde sebze ve meyvelerin üretildiği ve pazarlandığı yerlere uzak bölgelerde yaşayan insanlarımızı da düşünmemiz gerekiyor. Ortaya çıkan fiyat farkını tahmin edebilirsiniz.
Oluşan bu fiyat farklılıklarından avantaj sağlayanlar dışardan bakışta aracılar olarak görülüyor. Üreticiden çıkan sebze ve meyvelerin pazarlarda tezgahta yerini alana kadar geçen aşamalar iyice incelenmeli.
Peki, bunu kim yapacak derseniz yetkililer ne güne duruyor.
Kurulsun kadrolar tarladan alış fiyatı takibini başlatıp ürünün tezgahlara gelinceye kadar fiyatlarını kontrol ederlerse parayı kimin kazandığı ortaya çıkar.
Tarım ürünlerinin tarladaki fiyatının 10 katına satıldığı ortada. İnanılmaz derecede sömürü, haksız kazanç var.
Dünyanın hiçbir yerinde böyle kazık yiyen tüketici yok. Hükümeti gerekli önlemleri almaya çağırıyoruz.
Birçok büyük marketin direk tüketiciden alım yaparak hale uğramadan kayıt dışı daha büyük karlarla tüketiciye ürünleri ulaştırıyor. Bunlarda üretici tüketici fiyatları arasındaki farkın 10 katına kadar ulaşıyor. Ürünün yüzde 80'ni kayıt dışı. Ürünler hallere girmeden depolardan dağıtılıyor. Devletin ciddi gelir kaybı var. Gıda güvenliği açısından da ciddi handikaplar var.
Nerede bu yetkililer nerede sistem. Kazanç olur da bir sınırı olur. Bir sistem kurulsa tüketici en az yüzde 50 ucuza yer. Bu mekanizmanın mutlaka gözden geçirilmesi. Bu sistemin adı sömürü, yok etme sistemi.
Üreten ve tüketen insana saygı duyulması lazım. Bu sıkıntıları aşacak yasayı çıkarmaya kimsenin gücü yetmiyor galiba.
Dediğim gibi yetkililerin tarladan tezgaha ürünün gelinceye kadar takibi yapılması gerekir.
Bizden demesi.
Bu haber 50 defa okunmuştur.