Mut Son Dakika
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

HABER ARA


Gelişmiş Arama

BOZKURT ATATÜRK

MEHMET ÜNLÜ

08 Kasım 2025, 11:25

MEHMET ÜNLÜ

BOZKURT ATATÜRK Birinci Dünya Savaşı Batı’nın düşündüğü gibi Türklerin 3-5 ay içerisinde tarih sahnesinden silinmesi ile bitmemiş 4 yıl boyunca cephe cephe kahramanlık destanları yazan Türk milleti yüzyıllardır süren oyunları bir bir bozacak cesareti ve mücadeleyi göstermiş, Saldırgan Batı Savaşı kazansa da kendi halklarının desteğini önemli ölçüde kaybetmişti. Mondros Türklerin ölüm fermanı olarak imzalatılsa, Türk Milletinin Anadolu’dan çıkarılması için Sevr Şartları dayatılsa da Türk Milleti yılmamış, teslim olmamış var gücüyle mücadelesine devam etmiştir. Mondros sonrası Anadolu Fransız ve İtalyanlar tarafından yer yer işgal edilirken İngilizler ve Fransızlar İstanbul’u İşgal ediyorlardı. İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon “her ne pahasına olursa olsun Türklerin Avrupa’dan ve İstanbul’dan atılmalarının şart olduğunu” öne süren muhtırayı İngiliz kabinesine sunarken, İstanbul Yüksek Komiseri İngiliz Generali De Robeck’in Lord Curzon ile yazışmalarından bu cesareti aldığı hatta bir sonraki aşamada İstanbul Yüksek Komiserinin “Anadolu’da tek bir Türk kalmayana kadar mücadelemiz sürecektir” dediğini görüyorduk. İzmir İşgal ediliyor daha ilk günde hiç bir direniş göstermeyen Sivil Asker 8.635 Türk acımasızca katlediliyor Yunan İzmir’den sonra Anadolu’ya saldırıyor , Osmanlı hükümeti tarafından gönderilen Yunan Ordusuna “Müslüman kuvvetleri” diyen “Heyet-i Nasiha” (Halkı işgal güçlerine karşı DİRENMEMELERİNİ nasihat eden heyet.Damat FERİT PAŞA ve İngilizler tarafından görevlendirilen heyet) ile etkisizleştirilen Türkler , hiç bir direniş göstermedikleri halde yoğun bir katliam ve tecavüze maruz kalıyorlar bu şekilde 150.000 civarında vatandaşımız hayatını kaybediyordu.. Tüm bunlar olurken Saray işbirlikçiliğe devam ediyordu.. İşte Türk Milleti olarak tıpkı Balkanlarda ki gibi yok edilmemiz için içeriden ve dışarıdan her türlü zulme ve soykırıma maruz kaldığımız o kara günlerde Samsun’dan bir güneş doğdu ve yurdumuzu aydınlattı.. Tüm dünyanın önünde saygıyla eğildiği, bu mücadele ve bu mücadelenin emsalsiz önderi Büyük Kurtarıcımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu gün içimizdeki hainler ve gafiller tarafından her ne kadar etkisizleştirilmek ve önemsizleştirilmek istenilse de onların çabaları Türk’ün Kurtuluş Savaşı Destanını, Bu savaşta kahramanlık göstermiş aziz atalarımızı komutanlarımızı ve dünya Tarihine adını “Bozkurt Atatürk” olarak yazdırmış Büyük Kurtarıcımızı gölgelemeye yetmeyecektir. Artık ne ileride, ne geride gidilecek; göçülecek bir yurt kalmamıştır. Kalan son toprak parçasının kaybı, Türkler için hem vatansızlık hem de toptan ölüm demektir. Bin yıllık anayurt mücadelesinin sonu, arta kalan son Türkler’in yok edilmesi ile bitebilirdi. Batıdan, doğudan, kuzeyden ve güneyden istilâ ve katliam dalgaları başlamıştı. O halde, son yurt savunulmalıydı. Çünkü bu topraklar kurtarılırsa vatan vardı; kaybedilirse, o bir sondu. Millî Mücadele başladığında Türkler, bu son kalan topraklarda, son mücadelelerini vereceklerdi. Trakya, Anadolu ve İstanbul, artık son vatandı. Devlet ve ordu bitmişti. Ortada bir avuç önderler ve teşkilatçılar kadrosu vardı. Bunlar, yaşları 40 civarında, dünyanın en güçlü orduları ile çarpışmış, yenmiş-yenilmiş, muharebe meydanlarında çelikleşmiş Türk generalleri, Türk subayları, Türk askerleri idi. Son Türkler’in, son topraklarında mücadele başlarken, durum tamamıyla ümitsiz gibiydi. Son Türkler, bir iman dalgası ile bir araya geldiler. Bir Yol gösterici bekliyorlardı! Bu Yol gösterici orduyu, yedek subayları, şehirliyi, kasabalıyı, köylüyü; hülasa bütün milleti derleyecek toplayacaktı. Avrupa devletleri, bu bir avuç toprağı nasıl elde edeceklerinin hesaplarını yapmakta, Türkleri Anadolu’da katletmek kalanları Orta Asya’da yeni meskun alanlar tayin edecek hazırlıkların içinde bulunmaktadırlar. Tuna boylarında, Orta Avrupa’da, Kuzey Afrika’da, Atlas ülkelerinde at koşturan şanlı Türk milleti, ne yazık ki bugün kendi yurdunda esirdi! Artık göçülecek gidilecek yer kalmamış, Türk’ün ateşle imtihanı başlamıştı. Yüzyıllarca bu ülkeyi sömüren devşirme sürüleri düşmanla işbirliğine girmiş, hedefte ise manen ve maddeten bitmiş bir avuç Türk kalmıştı. Türkler Birinci Dünya Savaşı sırasında adeta soykırıma tâbi tutulmuştu, manen ve maddeten çökertilmişlerdi. Sırtlarında hırkaları, ayaklarında çarıkları bile kalmamıştı. Ancak Churchill’in dediği gibi “Türkler öldürülebilirdi; ancak asla ve asla mağlup edilemezdi” Evet!.. Düvel-i Muazzama’nın hasta adam dediği Osmanlı artık yoktu. Osmanlı artık tarihin derinliklerine gömülmüştü; ancak düşmanın birinci hedefi olan Türkler halen yok edilememişti. İngiliz Generalleri, “Bütün Türkler birer birer yok edilene kadar kavgamız sürecektir” deseler de çaresiz sandıkları Türklerin içindeki ateş yanmaya başlamış, bu yangın vatan sathında bir inanç kasırgası ile körüklenmişti.. Düşmanın zulmü öylesine arttıkça arttı. İzmir’in işgalinde ilk günde 8635 Türk insanlık dışı yollarla katledildi. Batı Trakya da ki zulüm ve dehşet misli misli fazlasıyla Egede sürüyordu. Artık Türklerin tamamının katledilmesinin görüşüldüğü günlerde, silahları olmasa bile Çanakkale’de, yedi düveli perişan etmiş Türklerden arta kalanlar yeniden saflarda yerini aldılar. Tek silahı sırtındaki kazması veya küreği olan amcalarımızın, teyzelerimizin yüreğindeki kuvvet ve asalet Malazgirt’te ki saf tutmuş Alpaslan’ın Ordusunda ki yiğitlerden farksızdı.. Mete’ler, Bilge Kağan’lar, Kürşat’lar, Çağrı Beyler, Tuğrul Beyler ve Atsızlar, Yağmurlar, Kutalmışlar ve büyük Türk komutanları ve orduları sanki dirilmişler saflarda yerlerini almışlardı. Onlar, Son Türkler’in son mücadelesinde bir Bozkurt’un ruhunda birleştiler. “BOZKURT”’un önderliğinde Gaziler tekrar şahlandı, Paşalar orduları yeniden kurdu. Bozkurt derledi, toparladı. Son Türk Devleti’nin kahramanları, işgalcilerle yeniden hesaplaşmaya girdiler. Bozkurt ve ordusu, o cepheden bu cepheye koştu. Destan üstüne destan yazdılar. İşgalcilerle yapılan hesaplaşma, Bozkurt’un, komutanların ve Mehmetçiğin zaferi ile bitti. Bugün “Türklüğümüzden gururla bahsedebiliyorsak bunu O’na borçluyuz. O’nun önderliğinde milli mücadele yapan atalarımız bize lekesiz bir bayrak tertemiz bir mazi bıraktılar. O Cumhuriyetimizi kuran, Son Türkler’in Son Bozkurtuydu.. İkinci Ergenekon’dan çıkışımızı sağlayan Bozkurt! Yüzyıllar Sonra “Türk” adıyla anılan bir devlet kurma şerefini taşıyan bir bozkurt! Kendisi de biliyordu Bozkurt olduğunu… Cumhuriyetimizin ilk yıllarında çıkartılan paraların pulların üzerinde, Bozkurt resmi vardı… Subaylarımızın şapkalarının kokartını Bozkurt süslüyordu… Ulus’daki kendi heykelinin kaidesine iki bozkurt başı yaptırmayı ihmal etmemişti… Atatürk tarafından ülkenin en sıkıntılı günlerinde bütçeden önemli bir kaynak aktarılarak kurulan Türk tarih Enstitüsünün amblemi Atatürk tarafından Bozkurt olarak seçilmişti. Yine o dönemin önemli kuruluşlarından Petrol Ofisinin amblemi, Bozkurt olarak belirlendi. Atatürk döneminde, tekstil ticaretine başlayan bir büyük sanayicimiz, firmasının adını “Bozkurt Mensucat” olarak koyuyordu… Kurduğu izci teşkilatının genç üyelerine “Yavrukurt” unvanı veriyor; şapkalarını Bozkurt motifi süslüyordu.. Şevket Süreyya Aydemir, ünlü Tek Adamında Atatürk için “Bozkurt” tabirini kullanıyordu. İngiliz yazar Armstrong, tarihi hakikat trenine takılan yalan vagonları gibi önce bir hakikatten bahsediyor sonra yalanları sıralayarak İngilizlere has bir kurnazlıkla ters yüz ederek istihbaratçılık görevini ifa ettiği kitabın adını bile “Bozkurt Atatürk” olarak belirlemek zorunda kalıyordu.. Çünkü Batı bile onu yenilmezliğin asaletin ve Türk Milletinin sembolü Bozkurt olarak kabul etmiş ondan bahsederken “Bozkurt Atatürk” veya “Bozkurt Kemal” diyorlardı.. Öldüğü gün Avrupa’da, gazete manşetleri “Bozkurt öldü” şeklinde çıkıyordu. O, adı yüzlerce yıl dünya Lideri olarak anılacak Mütevazi, Saygın, Milletine karşı oldukça Saygılı ancak Türk düşmanları karşısında devleşen halen yolumuzu tayin eden Büyük kurtarıcımızdı. O Tıpkı “Oğuzhan” gibi Alper Tunga gibi Türklerin Kutsal Ata geleneğinde yerini almış, bu sebeple milyonlarca vatanseverin Anıtkabire koştuğu, daha binlerce yıl anılacak son ölümsüz Başbuğumuzdu… Onun adı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tü… Kimisi yobaz gözüyle, kimisi makyevelist, kimisi milliyetsiz, kimisi komunist, kimisi dinsiz gözüyle kimisi de kraldan çok kralcı gözüyle anlattı Atatürk’ü… İyiliğini, kötülüğünü, dindarlığını veyahut günahkârlığını Allah (c.c) bilir (bizi de ilgilendirmez) ama bir gerçek vardır ki; Türk Milletine çok büyük hizmetleri olmuştur Mustafa Kemâl Atatürk’ün… Bizleri ancak ve ancak Atatürk’ün düşünceleri, fikirleri ve neyi hedeflediği ilgilendirir. Esir düşen, bölünen, parçalanan Türk Milleti’ni birleştirip ayağa kaldırmıştır… İngiliz sömürgesi olmamıza, ezanlarımızın susmasına, bayrağımızın indirilmesine, evlatlarımızın adının George, Michael, Jennifer v.b gibi yabancı olmasına silah arkadaşları ile engel olmuştur. Atatürk herşeyden önce şuurlu bir Türk Milliyetçisidir. Fikirlerimin babası dediği büyük Türkçü merhum Ziya Gökalp, Atatürk’ün düşünce yapısını etkileyen en önemli şahsiyettir “-Türkiye Türklerindir. -Dünya üzerinde Türk’ten daha büyük, ondan daha eski, ondan daha temiz bir millet yoktur ve bütün insanlık tarihinde görülmemiştir. -Hayattaki yegâne üstünlüğüm Türk doğmaktır. -Biz doğrudan doğruya milletseveriz ve Türk milliyetçisiyiz. -Eğer bende bazı fevkaladelikler görüyor buluyorsanız bunları sadece ve yalnız Türk olmama, Türklüğüme bağlayınız. -Bu ülke, tarihte Türk’tü, bugün de Türk’tür ve sonsuza dek Türk olarak yaşayacaktır. -Taş kırılır, tunç erir. Ama Türklük ebedidir. -Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur. -Bir Türk, cihana bedeldir. -Ben her şeyden önce bir Türk milliyetçisiyim. Böyle doğdum. Böyle öleceğim. -Türk birliğinin, bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile, gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. -Türk birliğine inanıyorum, onu görüyorum. Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk birliğiyle açacaktır. Dünya sükununu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türk’ün varlığı bu köhne aleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek, o zaman görülecek. -NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!…” Yukarıdaki onlarca söz ve buraya almadığım yüzlerce söz aslında Mustafa Kemâl Atatürk’ün fikirlerini net olarak ortaya koymaktadır… Hayatı boyunca “bolşevik ve komunistlerden” uzak duran bir Mustafa Kemâl’in, onu sevdiğini iddia eden bir gençlik tarafından resminin yanına CHE’nin veya başka bir komünistin resmini koyulmasını çok garipsemiştik… -“Şurası unutulmamalı ki bu tarz-ı idare bir bolşevik sistemi değildir. Biz ne bolşevizim ne de komünist; ne biri ne diğeri olamayız. Çünkü biz milliyetperver ve dinimize hürmetkarız. Hülâsa bizim şekl-i hükümetimiz tam bir demokrat hükümetidir ve lisânımızda bu hükümet halk hükümeti diye yad edilir.” (Atatürk’ün söylev ve demeçleri cilt:3 , 2. baskı s. 20) 1932 yılındaki Miraç Kandilinde, Mustafa Kemâl ATATÜRK’in emriyle o zamanki Ayasofya Camii’nde mevlid okunduğunu ve radyolardan bütün Türkiye ve komşu olan Müslüman ülkelerden canlı olarak yayınlandığını ve bunun İslam Dünyasında bir ilk olduğunu biliyor muydunuz? İsterseniz Mustafa Kemâl ATATÜRK’ün İslâm Dini ve Peygamber Efendimiz hakkındaki birkaç sözünü paylaşayım böylece yukarıdaki yazılanlar da bir temele oturmuş olur… -“Ey Millet! Allah birdir. Şanı büyüktür. Allah’ın selameti, atıfeti ve hayrı üzerinize olsun. Koyduğu esas kanunlar, Kur’ân-ı Azimüşşan`daki ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhunu vermiş olan dinimiz son dindir. Ekmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, hakikate uymamış olsaydı, bununla diğer ilahi ve tabii kanunlar arasında aykırılıklar olması gerekirdi. Bütün ilahi kanunları yapan Cenab-ı Hak`tır.” (Atatürk`ün S ve D. c. 2, s. 93) -“Türk Ulusu daha dindar olmalıdır. Yani tüm sadeliği ile dindar olmalıdır. Dinime, bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum…” (Atatürkün Söylev ve Demeçleri, cilt 3, s. 69-70, 29.10.1923, Fransız yazar Maurice Pernotya verdiği demeç) -“Muhammed Mustafa, peygamber olmadan evvel kavminin sevgisine, saygısına, güvenine erişti… Fahrıâlem Efendimiz, sonsuz tehlikeler içinde, tükenmez sıkıntılar ve zorluklar karşısında yirmi sene çalıştı ve İslâm dinini kurmaya ait peygamberlik görevini yapmayı başardıktan sonra cennetin en yüksek katına erişti.” 1922 (Atatürk’ün S.D.l, s. 262-263) -“Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenab-ı Hak tarafından insanlara dinî gerçekleri bildirmeye memur ve elçi olmuştur. Anayasası, hepimizce bilinir ki, şanı büyük olan yüce Kur’an’daki naslardır. İnsanlara gelişme ve aydınlanma ışığı vermiş olan dinimiz, son dindir, en eksiksiz dindir.” 1923 yılında Balıkesir Zağnos Paşa Camii’nde minberden söylemiştir:1923 (Atatürk’ün S.D.11, s. 94) -“Din insanların gıdasıdır. Dinsiz adam boş bir eve benzer. İnsana hüzün verir. Mutlaka bir şeye inanacağız. Bu dinlerin en sonuncusu, elbette en mükemmelidir. İslam dini hepsinden üstündür. Onun hak peygamber olduğundan şüphe edenler, şu haritaya baksınlar ve Bedir destanını okusunlar. Hz. Muhammed’in bir avuç imanlı Müslümanla mahşer gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir Meydan Muharebesi’nde kazandığı zafer, fâni insanların kârı değildir. Onun peygamberliğinin en kuvvetli delili işte bu savaştır.” (Atatürk ve Din Eğitimi, Ahmet Gürbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, s.2) Bugün Atatürk’e düşman olanlar, Atatürk’ün “Ata”sına değil “TÜRK”üne düşmanlardır bunu iyi bilelim. Zaten bunu bildiğimiz gün ayağa kalkmamız gecikmeyecektir… Bu derleme ve paylaşım önce Türk Gençliğine ve Türk Milletine, sonrasında, 1938’den sonraki yanlışları Mustafa Kemâl Atatürk’e yüklemek isteyen yobazlara ve bize ulu önderi milliyeti ve milliyetçiliği kabul etmeyen sosyalist gibi tanıtmaya çalışan sahte Atatürkçülere ithâfen paylaşımdır… Dileğim odur ki Türk Genci “gerçek tarihini” okusun, araştırsın ve geleceğe bakışını geçmişin izleri ve dersleriyle düzenlesin. Türk Milleti’ni silah arkadaşları ile birlikte esaretten kurtaran, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve İstanbul’un ikinci fethini gerçekleştiren, büyük Türk kumandanı ve Türk Milliyetçisi Mustafa Kemâl Atatürk’ü rahmet, minnet ve özlemle anıyorum. Nur içinde yat Türk’ün yüce Başbuğu… Ne seni kendilerine kalkan edinen din düşmanı yalancı laik(!) tayfasına ne de sözde İslamcı yeşil komünist yobazlara aman vermeyeceğiz. Bizler senden razıyız, inşaallah Allah’ta razı olur… Emanetin EMİN ELLERDE...

Bu haber 29 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

ANKET

Sizce Mut'un öncelikle sorunları nelerdir




Tüm Anketler

BOZKURT ATATÜRK08 Kasım 2025


RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapı: MyDesign Haber Sistemi